Yaşadığımız yüzyılda teknolojinin bize sunduğu imkanlar ile, iş dünyamızın çağ atlamasını beklerken, iletişim kopuklukları malesef bu beklentimize büyük ölçüde zarar vermektedir. Bu durumun en büyük göstergesi proje yönetim süreçlerinde kullandığımız yazılımlar ve donanımların kendi derdimizi anlatmaya yetmemesidir. Burada gözden kaçan noktayı iyi tespit etmek gerekir. Kendimizi ifade edememek teknolojinin bir hatası mıdır, yoksa bizim mi? Proje yönetiminde kullanılan yazılımlar için de aynı durumdan bahsedebiliriz. Günümüz plaza kültürünün en büyük şov malzemesi olan outlook, amacının üstünde bir kullanım ile teknolojik kalitesini ispat etmiştir. Ancak planlama yazılımları için aynısını söylemek pek mümkün değil. Proje yönetiminde stratejik kararların alınmasında bu kadar etki rol oynayan yazılımlar, maalesef işverenin bize çıkardığı zorluklarmış gibi algılanmaktadır. Bu algı, programdan alınabilecek pratik faydaları da idrak edemememizi sağlamaktadır. Satranç oynamasını bilenler takdir ederler ki, iyi oynayanların en büyük özellikleri 4-5 hamle, belki daha sonrasını satranç tahtası üzerinde düşünebilmeleridir. Planlama da satranç gibidir. Tek farkı bu hamleleri bir yere yazabilmemizdir. Acemi satranç oyuncuları yaptıkları hamlelerin önünü arkasını düşünmeyip kötü sonuçlarla karşılaştıklarında, hamlelerini geri almak isteyip komik duruma düşerler. Gerçek hayatta ise yaptıklarımız geri alamıyacağımıza göre, en akıllıca yol kararlarımızın doğuracağı sonuçları önceden tahmin edebilmektir. İşte buradaki en büyük yardımcımız bu iş için tasarlanmış planlama programlarıdır. Planlama programlarının en büyük özelliği iş kalemlerinin sürelerini ve bağlantılarını göz önüne alarak bizim için bir süreç oluşturmasıdır. Ayrıca bu süreci, her güncelleme yaptığımızda, mevcut süre ve ilişkileri göz önüne alarak tekrar tekrar hesaplayabilmesidir. Bunun yanında kaynak ve maliyetlerimizi bu kalemlerin içine işleyerek bize bütçe ve adam gücü simulasyonunu da sunar. Bu makaleyi okuyanlar şunu söyleyebilirler: “İş yapacaklarımızı bir yere yazmaksa, bunu excele de yazabiliriz. Neden bir planlama programı?” Hatta iyi seviyede excel kullanan arkadaşlarım bunu visual basicde kod yazarak yaptırabileceğini savunabilirler. Bu konuda bizzat yazdığım kodlar bile olsa da, Amerika’yı yeniden keşfetmenin bir anlamı yoktur. Programdan daha fazla neler alabiliriz diye enerjimizi harcarsak, daha etkin bir proje yönetim süreçlerini geçirebiliriz. Bu programlara sadece “para tuzağı yazılımlar” muamelesi çekmek yerine anlamaya çalışırsak, global dünyanın bir proje sürecini nasıl takip ettiğini de anlama fırsatını yakalamış oluruz. Çünkü bu programlar sadece sınırlı bir pazara hitap etmemektedir. Çok farklı sektörlerde de planlama yapılmaktadır. Bu konudaki firmaların yaklaşımları, kendilerinin profesyonellik derecesini de yansıtmaktadır. Burada iş sadece bu ürünlerin lisansına para verip almak değil, programların şirketin her bir birimine etki etmesini sağlamaktır.

Mesud Fehim Baydar